30 bin emekçi meydanlarda..

Zonguldak bugün tarihi günlerden birini yaşadı....

Abone Ol

Zonguldak bugün tarihi günlerden birini yaşadı....

 
Büyük çoğunluğu maden işçisi yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı mitingde Ankara'ya ve hükümete sert mesajlar gönderildi...
İşte Genel Maden işçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş'ın konuşması...
“Sevgili Çocuklar, Kıymetli anneler, Bacılar, Gençler, Değerli madenci kardeşlerim, Sevgili Zonguldaklılar, Ülkemizin dört bir yanından gelen işçi-emekçi kardeşlerim, Sevgili emekçi dostları, çok değerli genel başkanlarım;
Genel Maden İşçileri Sendikası adına hepinize hoşgeldiniz diyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyorum.
 
Değerli dostlar,
Bugün 27 Ocak 2013; Burası Zonguldak. Burası Emeğin Başkenti.
Bugün, Türkiye’nin dört bir yanından akın akın gelen emekçilerle Madenci Anıtı’nda buluştuk.
Emeğin Başkentinde Emeğe Saygı istiyoruz. Buradan, ülkemizi yönetenlere anlamlı bir mesaj veriyoruz.
Emeğin Başkenti’ndeki bu tablo, yarın Türkiye’yi eskisi gibi yönetemeyeceklerini gösteriyor. Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hiçkimse emekçileri görmezden gelemeyecek.
Artık yeter diyoruz. Biz güzel ölmek istemiyoruz.
Taşeron cinayetlerine hep birlikte son verecek, taşeron bataklığını hep birlikte kurutacağız.
 
Değerli emekçi kardeşlerim,
Değerli dostlar,
 
7 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu Kozlu Müessesesi’nde taşeron şirkette çalışan 8 arkadaşımızı kaybettik.
Biz, bu arkadaşlarımıza ve tüm maden şehitlerimize, iş kazalarında kaybettiğimiz emekçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Son olayı iş cinayeti olarak tanımladık.
İş cinayeti diyoruz. Çünkü biz, daha 2004 yılında, “Yeraltında taşeron olmaz” demiştik. 2005 yılında eylem yaptık. TTK’nın işçi açıklarının giderilmesini ve bu işlerin de eskiden olduğu gibi TTK tarafından yapılmasını istedik. İşçi almadılar.
Taşeron şirketin madenlere girmesini engelledik. Ama devlet çalışmalarını sağladı.
Sonra 17 Mayıs 2010 faciasını yaşadık.
Bu kez de eylem yaparak uyardık. Taşeron işçilerinin Kuruma devredilmesini istedik. Ama ilgililer devam ettirdiler. Taşeron şirketin yeterli iş güvenliği önlemlerini almadığı raporlara yansımasına rağmen devam edildi ve 7 Ocak 2013’ü yaşadık.
 
Değerli dostlar,
Bu kez sadece Zonguldak değil, tüm Türkiye ses verdi.
Türkiye’nin dört bir yanından; siyasetin her yelpazesinden, emek örgütlerinden, meslek odalarından, emeklilerden, işsizlerden, herkesten öfke yükseldi.
Çünkü taşeron cinayetleri, Türkiye’nin her tarafını kuşattı.
Sadece 2012 yılında; İstanbul Tuzla Tersanelerinde, Esenyurt’ta bir inşaatta, Samsun’da bir bakır fabrikasında, Adana’da Gökdere baraj inşaatında, Erzurum Aşkale’de gölette, Giresun’da baraj inşaatında onlarca taşeron cinayeti yaşandı.
Şubat 2011’de Afşin-Elbistan’da göçük altında kalan 9 madenci arkadaşımızın, Adana Gökdere Baraj inşaatı kazasında kaybolan arkadaşlarımızın cenazelerine henüz ulaşılamadı.
Taşeron demek, ölüm demek oldu. Kozlu, bardağı taşıran son damla oldu ve buradan hep birlikte haykırıyoruz. Biz, taşeron düzenini istemiyoruz.
 
 
Değerli emekçi kardeşlerim,
Son 10 yılda taşeron işçi sayısı 4 kat artarak 1.5 milyonu geçti.
Türkiye Cumhuriyeti’ni Taşeron Cumhuriyeti yapmaya çalışıyorlar.
Kamuda, sendikalı işçiden çok taşeron işçisi var.
Bırakınız kamu işçisini, artık devlet memurlarına bile tahammülleri yok. Onların işini de taşeron elemanlarına yaptırıyorlar.
Taşeron demek, 12-14 saat çalışmak demek.
Mesai kavramı yok, maaş düzeni yok, iş güvencesi yok, kıdem tazminatı yok, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yok, can güvenliği yok, sigorta primleri düzensiz, sendika yok, toplu sözleşme yok. Daha da önemlisi gelecek güvencesi yok.
Yani tam bir vahşi düzen var. Tıpkı,  200 yıl öncesinin vahşi kapitalizmini yaşatıyorlar. Köle düzenini kurmaya çalışıyorlar.
Biz buna sessiz kalacak mıyız arkadaşlar? (HAYIR)
Gerekirse üretimden gelen gücümüzü kullanacak mıyız? (EVET)
 
Sevgili kardeşlerim,
Evet işte bu düzenin hukukunu yaratmaya çalışıyorlar.
Adına da Ulusal İstihdam Stratejisi diyorlar.
Başta kıdem tazminatımız olmak üzere tüm kazanılmış haklarımızı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Medya gücüyle güzel güzel hikayeler anlatıyorlar.
12 Eylül 1980 darbesinden bir ay sonra, milyonlarca işçinin kıdem tazminatını düşürdüler.
1982 Anayasasıyla daha da geri çektiler.
Şimdi ise, tamamen eritmenin hesabını yapıyorlar.
Gözleri dönmüşçesine saldırıyorlar.
16-18 yaş arasındaki gencecik çocukların asgari ücretinden bile 100 lirayı çalmanın hesabını yapıyorlar.
Öğretmenlerimizi işsiz bırakıp, boş kadroları taşeron mantığıyla dolduruyorlar.
Bu ülkede emekli maaşlarının yüksek olduğunu söyleyebiliyorlar. Eskiden Dünya Bankası’nın elemanları söylerdi, şimdi, bizim Bakanımız “Emekli maaşları yüksek” diyor.
 
 
Değerli arkadaşlarım,
Biz madenciler olarak 165 yıldır bu topraklarda hak mücadelesi veriyoruz.
1854’te İngilizler, 1890’da Fransızlar, 1914’te Almanlar geldi. Kömürümüzü alıp götürdüler. Bizi köle gibi çalıştırdılar. Osmanlı’yı darmadağın ettiler. Canımızı verdik, kanımızı verdik, ama onlara asla boyun eğmedik.
Sonra Ulu Önderimiz Mustafa Kemal geldi. Hepsi toz olup gittiler. Biz özgürlüğün, bağımsızlığın tadına vardık. Ülkemiz, milletimiz için çalışmanın sorumluluğunu öğrendik, onurunu yaşadık.
Demir-çelik fabrikalarımız, enerji santralimiz, ateş tuğla, çimento fabrikalarımız oldu. Küçük bir mahalle iken 3 şehir olacak kadar büyüdük. 5 bin maden şehidimizle emeğin Başkenti olduk. Ülkemiz gelişti, kalkındı.
 
Değerli emekçiler,
Yine Zonguldak’ı hedef yaptılar. Bu kez kendileri yoktu, ama uzantıları vardı.
1990’da başaramadılar, 1994’te başaramadılar. Önderimiz, liderimiz, Rahmetli Genel Başkanımız Şemsi Denizer ve emekçi ordusuyla saldırıları boşa çıkarttık.
Genel Başkanımız Şemsi Denizer ve katkı veren herkesi şükranla anıyoruz.
Daha sonra, daha ince hesaplarla üzerimize geldiler. Son 10 yılda 5 bin işçi aldılar ama 12 bin işçi emekli ettiler. Çalışan sayısı 7 bin azalmasına rağmen “İşçi alındı, üretim artmadı” diye bizi suçlamaya çalıştılar. İşçi almamak için her yolu denediler.
Sesimizi yükselttikçe işçi aldılar, ama düşük ücreti dayattılar.
Asli görevi haksızlıkları giderme, adaleti sağlama olan devlet, bize eşitsizliği dayattı. Aynı işi yapan arkadaşlarımız, 3 farklı ücret alır hale geldi. Şimdi, dördüncü bir ücreti dayatıyorlar.
 
Sevgili madenci kardeşlerim,
Asıl amaçları işçi almak değil, oyun bozanlık yapmak ve taşeron düzenini meşrulaştırmak istiyorlar. Ama, hiç kimse kötü niyetle murada eremez.  Göz göre göre gelen bu taşeron cinayetini ve taşeron bataklığını yaratanlardan hesap soracağız. Hiç kimse “Kaçınılmaz kaza” deyip bunun üstünü örtemez.
Kimse, bizi genelgelerle yıldıramaz.
 
Değerli dostlar,
Emek en yüce değerdir. Emek kutsaldır. Emeğe Saygı göstermeyenlerin yüzü gülmez. Madenciyi üzenler ise, yok olur gider. 165 yıldır bu böyle oldu. İngiliz gitti, Fransız gitti, Alman gitti, tek parti iktidarları gitti, koalisyonlar gitti. Ama biz hep buradayız. Ve bizim daha yer altında 100 yıllık kömürümüz var.
Biz, 165 yıldır; Dünya işçileri ise 265 yıldır, hak mücadelesi veriyor. Biz sosyal devlete, demokratik, laik hukuk devletine ve demokrasiye kavuşuncaya kadar çok bedeller ödedik.
Kimse bizi korkutmaya, bize gözdağı vermeye kalkmasın; Biz, ölümü her gün yaşayanlardanız.
 
 
Değerli kardeşlerim,
Taşeron demek, 200 yıl öncesinin vahşi düzeni demektir.
Taşeron düzeni bir bataklıktır ve ıslah edilmesi mümkün değildir.
Taşeron uygulamasını tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmak bizim görevimizdir.
Bizim görevimiz, atalarımızın bedel ödeyerek kazandığı haklarımızı korumak ve bizden sonrakilere devretmektir.
Biz, Türkiye genelinde taşeron uygulamalarına son verilmesini istiyoruz.
Taşeron düzeni bir bataklıktır ve Hükümet çırpındıkça batacaktır.
 
Değerli emekçiler,
Türkiye’nin çıkış yolu bu değildir.
Milletvekillerini, rektörleri, gazetecileri, yazarları, sendikacıları, avukatları, öğrencileri, askerleri hapse atmak; insanları korkutmaya, sindirmeye çalışmak doğru değildir.
Bir telefon mesajıyla  işten çıkartılan Hava-İş üyelerini unuttuğumuzu ve korktuğumuzu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bakınız emekçiler burada. Burada korkudan eser var mı?
Emekçilerin başına çuval geçirme olarak gördüğümüz bu olayı asla unutmayacağız.
Biz, ABD’nin çuvalını da, sizin çuvalınızı da kabullenmedik.
Şimdi hazırladığınız Ulusal İstihdam Stratejisini de işçilerin, emekçilerin başına çuval geçirme olarak görüyoruz ve asla kabul etmeyeceğiz.
 
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, taşeron olmayacak.
Yeni bir dünyanın kapısı emekle açılacaktır.
Herşey Emeğe Saygı ile başlayacak.
İnsanca çalışıp, insanca yaşayacağımız bir düzen kurulacak.
Taşeron uygulamalarına son verilecek.
Eğer Hükümet, bu uyarıyı dikkate almazsa;
Hava-İş direnişiyle başlayan, Şişecam işçilerinin kazanımıyla devam eden, Yatağan Maden ve enerji işçilerinin başarısıyla taçlanan bu süreç, her yer Zonguldak’a dönüşerek devam edecektir.
Ve işçiler, emekçiler üretimden gelen güçlerini kullanmaktan çekinmeyecektir.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Emekçilerin kalbi hep birlikte atacak.
Biz gücümüzü üretimden alırız.
Dünyanın bütün güzelliklerini işçiler, emekçiler yaratır.
Bizim gücümüz birliğimiz, beraberliğimizdir.
Gücümüzü dosta, düşmana bir kez daha gösterdik.
Bu duygularla hepinize tekrar teşekkür ediyoruz.
Yaşasın emek dayanışması.”
 
 
Kaynak: Zonguldak Medyası..

Haber : 

Abone Ol