Ahmet Naim seksen yıl önceden emperyalist yayılmacılığa ve vahşete ışık tutuyor.
1881’de Osmanlı İmparatorluğunun lâfzi bir hakimiyetini taşıyan Mısır’ı, memleket içindeki kargaşalıklardan istifade ederek (İngiltere) ele geçirdi.
İngiltere’nin istila hareketleri durmamıştı. Az bir zaman içinde Şarki (Doğu) Afrika’nın Viktorya gölünden yukarı Nil’e kadar uzanan kısmı, İngiliz bandırasının rengini aldı.
Diğer taraftan, İngiltere’nin en mühim müstemlekelerini ihtivan eden Cenubi (Güney) Afrika’da da kolonizasyon tamamlandı; İngiltere’nin en ehemmiyetli (önemli) müstemlekesi kuruldu.
Bu istila sırasında İngiliz kuvvetleri zaman zaman yerli halktan mukavemet (direniş) görmüyor değildi. Fakat bu kalkışmalar İngiliz emperyalizminin kan ve ateş deryası içinde boğuluyordu.
Afrika’daki müstemleke harplerinin (savaşlarının) en kanlısı ve istilacılar hesabına en fena iz bırakanı, İngiliz-Boer harbi olmuştur.
İngiliz emperyalizmi, Afrika’daki geniş mikyastaki (ölçüdeki) fütuhatla (işgalle) tatmin olmuş değildi.
İskenderiye’den Kap’a kadar uzanan pürüzsüz bir imparatorluk kurmak, Afrika’daki toprak bölüşümün de İngiliz’lerin hedefiydi. İşte bu hedefe varmak, gayretidir ki, yeni bir harbe yol açtı. Müstemleke tarihinin en hazin bir hikâyesi, aynı zamanda tecavüze uğrayanların bir kahramanlık destanı olan İngiliz-Boer harbi bu suretle başladı.
İngiltere’nin istila hareketleri durmamıştı. Az bir zaman içinde Şarki (Doğu) Afrika’nın Viktorya gölünden yukarı Nil’e kadar uzanan kısmı, İngiliz bandırasının rengini aldı.
Diğer taraftan, İngiltere’nin en mühim müstemlekelerini ihtivan eden Cenubi (Güney) Afrika’da da kolonizasyon tamamlandı; İngiltere’nin en ehemmiyetli (önemli) müstemlekesi kuruldu.
Bu istila sırasında İngiliz kuvvetleri zaman zaman yerli halktan mukavemet (direniş) görmüyor değildi. Fakat bu kalkışmalar İngiliz emperyalizminin kan ve ateş deryası içinde boğuluyordu.
Afrika’daki müstemleke harplerinin (savaşlarının) en kanlısı ve istilacılar hesabına en fena iz bırakanı, İngiliz-Boer harbi olmuştur.
İngiliz emperyalizmi, Afrika’daki geniş mikyastaki (ölçüdeki) fütuhatla (işgalle) tatmin olmuş değildi.
İskenderiye’den Kap’a kadar uzanan pürüzsüz bir imparatorluk kurmak, Afrika’daki toprak bölüşümün de İngiliz’lerin hedefiydi. İşte bu hedefe varmak, gayretidir ki, yeni bir harbe yol açtı. Müstemleke tarihinin en hazin bir hikâyesi, aynı zamanda tecavüze uğrayanların bir kahramanlık destanı olan İngiliz-Boer harbi bu suretle başladı.
İNGİLİZ-BOER SAVAŞI
İngilizler Kap’a yerleştikleri zaman, orada Hollanda’lıları, daha doğrusu Hollanda’lıların torunu olan Boer’leri bulmuşlardı.
Boer’ler çalışkan, mert insanlardı. Yabancı tahakkümü altında yaşamaya dayanamadıklarından topraklarını bıraktılar; Oranj nehri civarına, henüz paylaşılmamış serbest topraklara hicret (göç) ettiler. Yeni bir devlet kurdular.
İngilizler, yeni devletin bulunduğu toprakların Kap müstemlekelerine tâbi olduğunu iddia ediyorlardı. Fakat Boer’ler (Oranj bağımsız devleti) 1848’den 1852’ye kadar uzanan bir harb sonunda İngilizleri, istiklallerini tanımaya mecbur bıraktılar.
İngiliz hâkimiyetinden kaçmak için hicret eden Transval Boer’leri ise, daha şimale (kuzeye) Vaal taraflarına çekilmişlerdi.
İngiliz istila kuvvetleri, Boer’leri burada da rahat bırakmadı. Fakat 1880–1881 harbi, İngilizleri Transval Cumhuriyetinin topraklarını terke mecbur etti.
Yeni Cumhuriyetin nüfusu 245 bini beyaz, 622 bini yerli halktan ibaretti. Halk, çiftçilik ve avcılıkla geçiniyordu.
Fakat, yeni bir hadise, İngilizleri Transval Cumhuriyeti toprakları üzerindeki hırsını yeniden harekete geçirdi. 1885’te Boer Cumhuriyetinin topraklarında zengin bir altın madeni bulundu. Küçük Cumhuriyetin toprakları, kolayca büyük servet yapma hülyasına kapılan maceraperestlerle, serserilerle doldu. “Altın arayıcı”ların akını, ayda vasati olarak 1500–2000 arasında mühim bir rakamdı.
Memleketlerinde çıkan altından başkaları faydalanırken, Boerler, çiftçi ve avcı hayatında kalmayı tercih etmişlerdi. Buna rağmen “altın arayıcı”larla aralarında ciddi bir ihtilaf (anlaşmazlık) baş gösterdi.
Hakikatte bu ihtilafı yaratan ve körükleyen İngilizlerdi. “Lachartred Company” isimli İngiliz koloni şirketi, Boer’leri memleketlerinden kaçırmak maksadını güden hareketleri sevk ve idare ediyordu.
Yabancılarla Boer’ler arasındaki anlaşmazlık silahlı bir ihtilaf şeklini alınca, İngiliz kuvvetleri resmen harekete geçti; yabancı halkı himaye (koruma) bahanesiyle Boer’lere harb ilan olundu.
Oranj Serbest Devleti’nin kuvvetleriyle birleşen Boer’lerin karşısında Lord Robert’in kumandasındaki İngiliz kuvvetleri bozguna uğruyorlardı.
İngilizler, 50.000 kişiden ibaret olan Boer’lerin üstüne kuvvet üzerine kuvvet yığıyorlar; daha ilk hamlede bir avuç adama 450.000 kişilik muazzam bir ordu ile saldırıyorlardı.
“Esaretin ilgası” (kaldırılması) için harb ettiklerini ilan eden İngilizlere karşı Avrupa devletlerinden, esir olmamak için çırpınan Boer’lere hiçbir yardım eli uzatılmıyordu.
Boer’ler, ilk muvaffakıyetlerinden (başarılarından) sonra, karşılarında biriken 750.000 kişilik bir orduya da kahramanca mukavemetten ( direnişten) sonra çekilmeye başlamışlardı. İngiliz kuvvetleri 13 Mart 1900’de Oranj bağımsız devletinin merkezine girdiler.
Ancak, Boer’lerin mukavemeti gevşemiş değildi. İngiliz’ler yeni takviye kuvvetleri aldıktan sonra tekrar taarruza (saldırıya) geçtiler. Oranj’ın ikinci merkezi olan Kronstad, İngilizlerin eline geçti.
İngilizler, devlet merkezlerinin sukutu üzerine Boer’lerin maneviyatının (moralinin) kırılarak harbin sona ereceğini sanmışlardı. Halbuki; hükümet, merkezlerinin düşman eline geçmesi, bilakis (tam tersi) Boer’lerde harbin karakterini değiştirecek bir şiddetteki müdafaa aşkını ateşledi.
Boer generali Olivier, çok şiddetli bir muharebe ile İngiliz kuvvetlerini yardı; Lord Robert’in Kap ile olan irtibatını (ilişkisini) kesti.
Fakat, taze yardım kuvvetleri alamayan Boer generali 26 Ağustos’ta esir edildi. 26 Eylül’de Lord Robert, her iki cumhuriyetin İngiltere’ye ilhakını ilan etti.
Boer’ler çalışkan, mert insanlardı. Yabancı tahakkümü altında yaşamaya dayanamadıklarından topraklarını bıraktılar; Oranj nehri civarına, henüz paylaşılmamış serbest topraklara hicret (göç) ettiler. Yeni bir devlet kurdular.
İngilizler, yeni devletin bulunduğu toprakların Kap müstemlekelerine tâbi olduğunu iddia ediyorlardı. Fakat Boer’ler (Oranj bağımsız devleti) 1848’den 1852’ye kadar uzanan bir harb sonunda İngilizleri, istiklallerini tanımaya mecbur bıraktılar.
İngiliz hâkimiyetinden kaçmak için hicret eden Transval Boer’leri ise, daha şimale (kuzeye) Vaal taraflarına çekilmişlerdi.
İngiliz istila kuvvetleri, Boer’leri burada da rahat bırakmadı. Fakat 1880–1881 harbi, İngilizleri Transval Cumhuriyetinin topraklarını terke mecbur etti.
Yeni Cumhuriyetin nüfusu 245 bini beyaz, 622 bini yerli halktan ibaretti. Halk, çiftçilik ve avcılıkla geçiniyordu.
Fakat, yeni bir hadise, İngilizleri Transval Cumhuriyeti toprakları üzerindeki hırsını yeniden harekete geçirdi. 1885’te Boer Cumhuriyetinin topraklarında zengin bir altın madeni bulundu. Küçük Cumhuriyetin toprakları, kolayca büyük servet yapma hülyasına kapılan maceraperestlerle, serserilerle doldu. “Altın arayıcı”ların akını, ayda vasati olarak 1500–2000 arasında mühim bir rakamdı.
Memleketlerinde çıkan altından başkaları faydalanırken, Boerler, çiftçi ve avcı hayatında kalmayı tercih etmişlerdi. Buna rağmen “altın arayıcı”larla aralarında ciddi bir ihtilaf (anlaşmazlık) baş gösterdi.
Hakikatte bu ihtilafı yaratan ve körükleyen İngilizlerdi. “Lachartred Company” isimli İngiliz koloni şirketi, Boer’leri memleketlerinden kaçırmak maksadını güden hareketleri sevk ve idare ediyordu.
Yabancılarla Boer’ler arasındaki anlaşmazlık silahlı bir ihtilaf şeklini alınca, İngiliz kuvvetleri resmen harekete geçti; yabancı halkı himaye (koruma) bahanesiyle Boer’lere harb ilan olundu.
Oranj Serbest Devleti’nin kuvvetleriyle birleşen Boer’lerin karşısında Lord Robert’in kumandasındaki İngiliz kuvvetleri bozguna uğruyorlardı.
İngilizler, 50.000 kişiden ibaret olan Boer’lerin üstüne kuvvet üzerine kuvvet yığıyorlar; daha ilk hamlede bir avuç adama 450.000 kişilik muazzam bir ordu ile saldırıyorlardı.
“Esaretin ilgası” (kaldırılması) için harb ettiklerini ilan eden İngilizlere karşı Avrupa devletlerinden, esir olmamak için çırpınan Boer’lere hiçbir yardım eli uzatılmıyordu.
Boer’ler, ilk muvaffakıyetlerinden (başarılarından) sonra, karşılarında biriken 750.000 kişilik bir orduya da kahramanca mukavemetten ( direnişten) sonra çekilmeye başlamışlardı. İngiliz kuvvetleri 13 Mart 1900’de Oranj bağımsız devletinin merkezine girdiler.
Ancak, Boer’lerin mukavemeti gevşemiş değildi. İngiliz’ler yeni takviye kuvvetleri aldıktan sonra tekrar taarruza (saldırıya) geçtiler. Oranj’ın ikinci merkezi olan Kronstad, İngilizlerin eline geçti.
İngilizler, devlet merkezlerinin sukutu üzerine Boer’lerin maneviyatının (moralinin) kırılarak harbin sona ereceğini sanmışlardı. Halbuki; hükümet, merkezlerinin düşman eline geçmesi, bilakis (tam tersi) Boer’lerde harbin karakterini değiştirecek bir şiddetteki müdafaa aşkını ateşledi.
Boer generali Olivier, çok şiddetli bir muharebe ile İngiliz kuvvetlerini yardı; Lord Robert’in Kap ile olan irtibatını (ilişkisini) kesti.
Fakat, taze yardım kuvvetleri alamayan Boer generali 26 Ağustos’ta esir edildi. 26 Eylül’de Lord Robert, her iki cumhuriyetin İngiltere’ye ilhakını ilan etti.
Boer’ler emperyalist avrupadan hala medet umuyorlardı! Cumhurreisi Krüger, bir Hollanda harp gemisine binerek Avrupaya yollandı. Bu seyahatin hedefi, kendi halinde yaşayan çalışkan ve medeni bir millete karşı yapılan tecavüzü protesto etmek ve müstevlileri (işgalcileri) durduracak yardımı temin etmekti.
Boer’lerin reisi, Paris’te, Fransız milletinin derin sempatisi ve heyecanlı tezahüratları ile karşılandı. Fakat, hükümeti, halkın sempatisine ve heyecanına iştirak etmedi.
Reis Krüger, Fransa’dan ümidini kesince Almanya’ya koştu. Fakat, Alman imparatoru, Boer’leirn reisini huzuruna bile kabul etmedi. Reis Krüger, binbir ümitle koştuğu Avrupa’da acı bir hayal sükûtuna (kırıklığına) uğramıştı. Memleketine bir daha dönemedi; İsviçre’de öldü.
Emperyalist İngiltere, esir olmamak için çarpışan bir avuç kahramanı, nihayet kahir (üstün) bir kuvvetle ezmişti. Fakat, bu müstemleke harbinden İngiltere’de hayli sarsılmış olarak ve çok kabarık bir harp bilançosuyla çıkmıştı.
1899’da 1901’e kadar tam 934 gün süren harpte, İngilizler, 1100’ü zabit (subay) olmak üzere 24.000 insan kaybetmişler; geçmişte yapılan, -İtalya’nın Habeş seferi müstesna (sözdışı)- müstemleke harplerinin en ağır masrafını teşkil eden bugünkü (1934) rayiçle 20.000.000.000 frank harcamışlardı.
Boer’lerin reisi, Paris’te, Fransız milletinin derin sempatisi ve heyecanlı tezahüratları ile karşılandı. Fakat, hükümeti, halkın sempatisine ve heyecanına iştirak etmedi.
Reis Krüger, Fransa’dan ümidini kesince Almanya’ya koştu. Fakat, Alman imparatoru, Boer’leirn reisini huzuruna bile kabul etmedi. Reis Krüger, binbir ümitle koştuğu Avrupa’da acı bir hayal sükûtuna (kırıklığına) uğramıştı. Memleketine bir daha dönemedi; İsviçre’de öldü.
Emperyalist İngiltere, esir olmamak için çarpışan bir avuç kahramanı, nihayet kahir (üstün) bir kuvvetle ezmişti. Fakat, bu müstemleke harbinden İngiltere’de hayli sarsılmış olarak ve çok kabarık bir harp bilançosuyla çıkmıştı.
1899’da 1901’e kadar tam 934 gün süren harpte, İngilizler, 1100’ü zabit (subay) olmak üzere 24.000 insan kaybetmişler; geçmişte yapılan, -İtalya’nın Habeş seferi müstesna (sözdışı)- müstemleke harplerinin en ağır masrafını teşkil eden bugünkü (1934) rayiçle 20.000.000.000 frank harcamışlardı.
FRANSA’NIN KOLONİZASYON HAREKETLERİ
Fransızlar ise, Afrika’ya 1830’da, Cezayir seferi ile adım atmışlardı. Cezayir seferi, sistemli ve hesaplı bir kolonizasyon seferi değildi. Daha fazla, X. Charles’in sarsılan tahtını harici (dış) bir muvaffakiyetle (başarıyla) desteklemek için 260.000 askerle girişilmiş bir macera idi. Onun için, ilk hamlede muvaffakiyetler (başarılar) elde edilmiş ise de, dahili (iç) kargaşalıklar, taraf taraf baş gösteren kabile isyanları gibi sebeplerle, istilanın müesses (organize) bir şekil alması ancak 1848’de mümkün olabilmişti.
Fransızlar, Cezayir’den sonra, birbiri arkasından Tunus’u, Senegal’i, Kongo ve Madagaskar’ı, Gine’yi, Reünyon adalarını alarak Afrika’daki geniş müstemleke imparatorluğunu tamamladılar.
Afrika’nın taksiminde, İngiltere ve Fransa’dan sonra Almanya, Belçika ve Portekiz hükümetleri de kendilerine düşen payı ellerine geçirmiş bulunuyorlardı.
Koca Afrika kıtasının bölüşülmesi yirmibeş sene içinde olup bitivermişti.
Fransızlar, Cezayir’den sonra, birbiri arkasından Tunus’u, Senegal’i, Kongo ve Madagaskar’ı, Gine’yi, Reünyon adalarını alarak Afrika’daki geniş müstemleke imparatorluğunu tamamladılar.
Afrika’nın taksiminde, İngiltere ve Fransa’dan sonra Almanya, Belçika ve Portekiz hükümetleri de kendilerine düşen payı ellerine geçirmiş bulunuyorlardı.
Koca Afrika kıtasının bölüşülmesi yirmibeş sene içinde olup bitivermişti.
(Devam edecek)
Haber :
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor