'Arapça öğretimi adı altında başka şeyler mi hedefleniyor?'
Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası Ereğli Temsilcisi Cengiz Başaran, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk kez geçen yıl liselerde seçmeli ders olarak okutmaya başladığı Arapça’nın 2012-2013 yılından itibaren 4 ve 5’inci sınıflara, 2013-2014 eğitim-öğretim yılından itibaren ise 6, 7 ve 8’nci sınıflara okutulabilmesi için çalışma başlattığının altını çizerek, “Arapça yabancı dil öğretimi adı altında başka şeyler mi hedefleniyor?” dedi.
Başaran, yazılı açıklamasında şunları söyledi;
“ARAPÇA SEÇMELİ DERS OLARAK İLKÖĞRETİME KADAR İNDİ”
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın 24 Mart 2010 tarihli yazısı üzerine Bakanlar Kurulu’nun 8 Nisan 2010 tarihinde aldığı kararla, Arapça dili liselerde seçmeli dil haline getirilmişti. 2002 seçimleri sonucunda iktidara gelen AKP, Milli Eğitim’de başlattığı özelleştirme ve dinselleştirme projesine bugün hızlı bir şekilde devam ediyor. Okullarda verilen İngilizce, Fransızca ve Almanca derslerini okutacak branş öğretmeni bulamayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Arapça öğretmeni bulmak amacıyla hangi kadrolara başvuracağını anlamak zor değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli imamları öğretmen yapan anlayışın, Arapça öğretmeni ataması konusunda zorlanmayacağı anlaşılmaktadır. Okullarımızda verilen yabancı dil derslerinin, öğrenciye kazandırdıkları itibariyle yetersiz olduğu ortadadır. On iki yıllık bir eğitim sürecinden sonra ortaöğretimden mezun olan bir öğrenci, eğitim gördüğü yabancı dilde derdini anlatacak üç cümleyi dahi bir araya getirememektedir. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunun çözümü konusunda önlemler almak yerine Arapça dil öğretimini öncelikle hale getirerek neyi hedeflemektedir? Yoksa bununla amaçlanan bütün okullarımızı İmam Hatip Liselerine çevirmek midir? Bir İmam Hatip Lisesi öğrencisi seçmeli yabancı dil olarak Arapça’yı seçerse, alan dersi haricinde 10’uncu sınıfta 10, 11 ve 12’nci sınıfta 11’er saat daha Arapça okuyacak. Pratikte bu uygulama, ilahiyat mezunu olup formasyon alanların da MEB kadrolarına öğretmen olarak atanmalarını da gündeme getirecektir. Arapça yabancı dil öğretimi bu haliyle, bazı kesimlerin kendi kadrolarını oluşturmasında yasal zemin oluşturma arayışının bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.”
“BUGÜN SEÇMELİ OLAN BU DERSİN, YARIN ZORUNLU HALE GELMESİ KAÇINILMAZDIR”
“Sosyal ve ekonomik kalkınmamızda Arap ülkeleriyle kurulacak ilişkide insan gücü istihdamı yaratmaya dönük bir amaçla ortaya atılan seçmeli ‘Arapça Dersi Projesi’nin gerçekte ideolojik bir çerçevede şekillendirildiği ortadadır. Cumhuriyetin kazanımlarına ve ulusal değerlerimize yönelik başlatılan asimilasyon sürecinin, eğitim üzerinden yürütülmesi son derece endişe vericidir. Kanun hükmünde kararname ile ‘Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlılık’ Türk milli eğitiminden tasfiye edilmekte, ekonomik ve sosyal kalkınma bahanesi ile Arapça yabancı dil öğretimi yasallaştırılarak, eğitim sistemini özelleştirme ve dinselleştirme projesi her gün başka bir alanda hayata geçirilmektedir. Gençlerimizin sorgulayan, tartışan, üreten bireyler olarak yetişmesinde ve sosyalleşmesinde büyük rol oynayan sanat eğitimi neredeyse yok sayılırken, görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi ve bilişim teknolojileri derslerinin saatleri düşürülüp seçmeli hale getirilirken; Arapça’nın seçmeli ders olarak ilköğretime kadar inmesi, içinde iyi niyet barındırmamakta, ulus devlet modeline yönelik bir tehdit unsuru olarak belirmektedir. Bugün seçmeli olan bu dersin, yarın zorunlu hale gelmesi kaçınılmazdır. İktidarın ve bakanlığın, Cumhuriyet değerleri, Atatürk ilke ve devrimlerine, bilimsel bilginin üretimine yönelik olarak birçok cepheden yürüttüğü mücadele karşısında artık sesimizi daha da yükseltmeliyiz. Eğitim-İş olarak demokratik, laik ve yurtsever Türkiye Cumhuriyeti’ni ideolojik ve dinsel öğretilerle kuşatmaya çalışan siyasi anlayışı kınıyor; bu anlayışın güdümünde hareket eden Milli Eğitim Bakanlığı’nı, eğitim sistemine ilişkin vereceği kararlarda tarafsız kalmaya ve eğitim sistemine ilişkin önemli kararlarda eğitim sendikalarını, akademisyenleri ve bilimsel kurulları sürece dahil etmeye çağırıyoruz.”
Haber :
ETİKETLER : Yazdır