Balyoz sanığı Erkut'tan Yeni Ufuk'a mektup!..
Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası alan Binbaşı Yunus Nadi Erkut yaşadıklarını gönderdiği mektupla Yeni Ufuk'a anlattı.. Erkut, yargılamanın hukuksuz olduğunu belirterek; gerçekdışı suçlamalarla karşı karşıya kaldığını söyledi..
Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası alan Binbaşı Yunus Nadi Erkut yaşadıklarını gönderdiği mektupla Yeni Ufuk'a anlattı..
Erkut, yargılamanın hukuksuz olduğunu belirterek; gerçekdışı suçlamalarla karşı karşıya kaldığını söyledi..
Kendisini “Ben kamuoyunda Balyoz Davası olarak bilinen dava aracılığıyla, hukuksuzluk ve adaletsizlik cenderesinin içine itilen, dün olduğu gibi bugün de aziz vatanına canını adamış Türk subaylarından biriyim” diye tanımlayan Binbaşı Yunus Nadi Erkut dava sürecinde yaşanan hukuk skandallarını Genel Yayın Yönetmenimiz Sina Çıladır’a yazdığı mektupta anlattı.
‘KURUMUMUZDAN DESTEK YOK’
Balyoz Davası’nda 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Binbaşı Yunus Nadi Erkut mektubunda “Yaşadığımız süreçte toplumun çeşitli kesiminden gördüğümüz ilgi ve desteği, haklı ve suçsuz olmamıza rağmen kendi silah arkadaşlarımızdan ve kurumumuzdan beklediğimiz ölçüde göremedik. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın yaklaşımıyla varacağımız nokta, gecenin karanlığında el yordamıyla bulacağımız noktadır” dedi.
‘BU NASIL YARGILAMA’
Binbaşı Yunus Nadi Erkut mektubunda duruşmalarda yaşananları şöyle sıraladı: “Davanın temelini oluşturan CD’lerin sahteliğine ilişkin bilgiler içeren bilirkişi raporu, sanıklardan ve sanık avukatlarından bir yıl boyunca saklandı. Sanıkların lehine ve iddiaları çürütecek nitelikte olan, çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen resmi yazılar, daha soruşturma safhasında, adli emanete kaldırılarak sanık ve avukatlarından saklandı. Bu yazılar 11 Şubat 2011’de 163 kişi tutuklandıktan sonra, ısrarlı talepler neticesinde savunma avukatlarına verildi. Mehmet Baransu’nun savcılığa bavul ile teslim ettiği CD’ler ve Donanma Komutanlığı’ndan elde edilen CD ve hard disklerin teslim alınma anında yedeklenmesi gerekirken, ya hiç yedeklenmedi ya da birkaç gün sonra yedeklendi.
Mehmet Baransu savcılığa teslim ettiği CD’leri kendisine teslim eden kişiyi daha önce hiç görmediğini söylemişti. Yargılama kimliği meçhul bir kişi tarafından, nereden ve nasıl elde edildiği belli olmayan belgeler ile yapıldı. Donanma Komutanlığı tarafından dijital deliller üzerinde hazırlanan bilirkişi raporu dijital verilerin sonradan üretilmiş olduğu yönündeydi. Avukatlar olmadan da duruşmalar yapılırken, savunmanın tanıkları ısrarlı taleplerimize rağmen dinlenmedi. 21 ay süren Balyoz Duruşmalarında savcılığın mahkemeye yaptığı 360 talepten 358’i kabul edilirken, sanıkların 943 talebinden sadece 7’si kabul edildi.”
Binbaşı Erkut “Yaşanılanların hepsini anlatmak için birkaç ciltlik kitap yazmak gerekir. Umarım ülkemiz bir gün, herkesin adil yargılandığı, hukuka ve insan haklarına saygılı, hukukun cümleleri süsleyen bir kelime olmaktan ziyade, hayatın içine yerleştiği örnek bir ülke haline gelir” diyerek mektubunu sonlandırdı.
“GERÇEKDIŞI SUÇLAMALAR”
Balyoz Davası’nda hapis cezası alan askerler 'Milletimize Açık Mektup' yazarak, yargılama sürecini ve haklarındaki iddiaları anlattılar.
"Gücünü gerçeklerden alan biz Balyoz iftirası mağdurları, hukuksuzluklara karşı mücadele edenlerin varlığına şahit oldukça daha da güçlendiğimizi hissetmekte ve geleceğe umutla bakmaktayız" diyen Balyoz Davası mağdurları Tuğamiral Sadi Ünsal, Deniz Kurmay Albay Murat Saka, Piyade Kurmay Yarbay Nedim Ulusan, Piyade Kurmay Albay Yaşar Dilber, Jandarma Kurmay Albay Murat Özçelik, Deniz Piyade Kurmay Albay Mücahit Erakyol, Deniz Kurmay Albay Bayram Tavlayan yazdıkları mektupla kendilerine yöneltilen suçlamaların gerçek dışı olduğunu anlattılar:
‘O SAATTE TRT ÇEKİMİNDE’
Kardak'a çıkmış SAT komandosu Albay Ali Türkşen'e "Şu saatte, şu tarihte, sen bilgisayarında şu belgeyi kaydetmişsin" diyorlar. Ama işe bakın ki, TRT, o gün, o saatte, Albayla 'Silahlı Kuvvetler Saati' türünden bir televizyon programı yapıyor ve onu denizin altına dalış yaparken çekiyor. Albay Ali Türkşen'in buna rağmen tutukluğu devam etti ve hüküm giydi.
‘PLANDA ADI GEÇEN FİRMA’
2003 tarihli sözde darbe planında, el konulacak ilaç şirketlerinin listesi var. Orada 'Yeni Recordati' diye bir firmanın adı geçmekte. Oysa planın hazırlandığı tarihte öyle bir firma yok. Sözde darbe planında adı geçen şirket o ismi 2009 yılında aldı.
SOKAK ADLARI
2003 yılında hazırlandığı iddia edilen Jandarma planlarının içinde yer alan bazı sokak adları, 2006 ve 2007 yıllarına ait. Sokak isimlerinin verildiği tarihler Belediye Meclisinin kararlarında da görülmektedir. Sahte plan 2006'dan daha sonraki bir tarihte, 2003'de hazırlandığı süsü verilerek kaydedilmiştir.
‘YAZI FONTLARI 2007’DE’
CD'lerdeki Word belgeleri 2002 veya 2003 tarihli. Word belgelerinde kullanılan yazı fontu ise Calibri ve Cambri. Bu yazı fontları ilk olarak Microsoft tarafından Office 2007 ile piyasaya sürüldü. Bu da sahte belgelerin 2007'den daha sonraki bir tarihte yazıldığının kanıtıdır.
‘TOPLANTIDA DEĞİLLER’
Darbe belgelerinin arasında toplantı tutanakları var, ancak 03 Ocak 2003'te Aksaz'da yapıldığı iddia edilen toplantıya katılımcı olarak gösterilen subaylardan biri o tarihte İsrail'de, diğer, Gemlik'te, bir diğeri ise İzmir'de bulunduklarını belgelenmelerine rağmen mahkeme tarafından göz ardı edildi.
‘KANUN METNİ 2005’TE’
Eskişehir'de çıkan flash diskte yine 2003 tarihli belgede bir kanun metnine atıf yapılmış. Normalde o metinde, kanunun 2003 tarihli halinin olması gerekirken, metin 2005'te yapılmış bir değişikliği içeriyor.
Haber :