Çorumluoğlu’na soruyoruz !
Yeni Ufuk’un Görüşü
Kdz. Ereğli, gerek uzak ve gerekse yakın tarihinin hiçbir döneminde turizm kavramıyla özdeşleştirilen bir kent olmadı.
Ereğli, Erdemir’in yapımına kadar, tarım ve balıkçılıkla geçinen bir sahil kasabasıydı.
Yarı-feodal toplumsal ilişkilerin egemen olduğu kasaba, Erdemir ile yeni bir sosyal düzene ilk adımını attı. Erdemir, giderek, yeni gelişen sosyal düzenin temel kuruluşu haline geldi. Kentin sosyal, siyasal ve kültürel yapısının çağdaşlaşmasına önemli bir rol üstlendi.
Ereğli, Erdemir’le birlikte, balıkçılık ve tarımla geçinen bir sahil kasabası olmaktan çıkıp bir sanayi kentine dönüştü.
Bu olay, nüfusu hızla artması, istihdam olanaklarının büyümesi, ticaret hacminin genişlemesi ulaşımın yoğunlaşması, sosyal yaşamın evrilmesi ve hareketlenmesi şeklinde somutlaştı.
Bu süreç sürüyor…
Erdemir’in işletmeye açılışından bu yana 55 yıl geçti. Erdemir, kendi çevresinde yan sanayi kuruluşları da yarattı. Ama, Ereğli, 55 yıldır başka çaplı yatırımlara sahne olmadı.
Yakın geçmişteki tersane yatırımları, devamlılık sağlanamadığı için bu değerlendirmeyi haksız çıkaran bir istisna niteliği kazanamadı. Çimento fabrikası, Erdemir’in yarattığı yan sanayie tipik bir örnekti.
55 yıl içinde şehri yönetenler, zaman zaman turizmden sözettiler, ama hiç birisi somut bir adım atamadı; ciddi bir proje üretemedi.
Haklıydılar.
Çünkü ağırsanayi ile turizm, özellikle deniz turizmi, örtüşen kavramlar değildir. Ağırsanayi, doğası gereği çevre kirliliği yaratır çünkü. Bu, kaçınılmazdır.
Nitekim, yerel yönetim, zaman zaman yaptığı açıklamalar ile deniz ve özellikle havakirliğine atıflarda bulunur. Havakirliliği yüzünden kanser vakalarının patladığını belirtir. Ereğli’yi yoğun çevre sorunları bulunan bir kent olarak vitrine çıkartır.
Bu yaklaşım bile, Ereğli’nin bir turizm potansiyeli taşımadığının itirafıdır.
Elbette turizm kavramı, sadece deniz turizmi ile özdeşleştirilmez. İnanç turizmi, dağ/kar turizmi, yayla turizm vb. gibi turizm çeşitleri de vardır.
Ama, inanç turizmi sözdışı, bunların da Ereğli’de altyapısı yoktur.
İlçedeki eski eserler ile inanç turizmi kavramı içinde mütalaa edilebilecek tapınaklar, tarihi önemi taşıyan cami, türbe vb. yapılar ne yazık ki geniş kitleleri Ereğli’ye çekecek önem ve özellikte değil.
Denilebilir ki Ereğli, bir bütün olarak, turizm potansiyeli taşıyan bir kent değil; ağırsanayi kenti. Ereğli, bu eksende büyümek zorundadır. Ereğli’nin temel sorunu budur.
Son zamanlarda kaymakamlık ile yerel yönetimin, iç-turizm imkanları yaratmak için bazı girişimlerde bulunmaları elbette saygı duyulması gereken girişimlerdir.
Benzeri arayışlar içinde olan Zonguldak valiliği için de aynı şey söylenebilir.
Ancak, Ereğli’yi esas alacak olursak (Zonguldak’ı ayrı bir yazıda ele alacağız) iç-turizmi hareketlendirmek için atılan adımların, gerçekçi ve halkın büyük çoğunluğunun yaşamına dokunacak adımlar olmadığı da gözleniyor.
Sözgelimi, Balıkçı Barınağındaki lokantalara ruhsat verilmesi hamlesi, Balıkçı Barınakları yönetmeliğe takılması kesin olan beyhude bir girişimdi. Nitekim reddedildi.
Ereğli-Kandilli arasındaki eski demiryolunun bulunduğu 14 kilometrelik hattın Bisiklet Parkuru haline getirilmesi hamlesi ise, hem sosyal devlet kavramı ile çelişiyordu ve hem de zamansızdı.
Çünkü Ereğli’nin ivedilikle çözülmesi gereken sorunları var. Örneğin, uzaktan öğretime ulaşamayan 1000’e yakın öğrenci tablet bekliyor . Kaymakamlığın açtığı kampanya ile üç aya yakın bir zaman içinde sadece üçte biri sağlanabildi.
Esnaf bitik durumda.
Halk yoksulluk ve yoklukla boğuşuyor. Buna karşılık sosyal yardımlaşma makası daralmıştı.
İşsizlik büyüyor.
Salgının yarattığı sorunlar çözüm bekliyor.
Bütün bunlar, iç-turizmi hareketlendirme imkanı sıfır olan Bisiklet Parkuru konusunun bir gündeme taşınmasını fantezi haline getiriyor…
Biz Yeni Ufuk olarak bunu eleştirdik. Bu bizim görevimizdi ve görevimiz olacak bundan böyle de.
ÇORUMLUOĞLU’NA SORUYORUZ
Ereğli kaymakamı sayın İsmail Çorumluoğlu, fantezist girişimlerini eleştirenlere bir FM programında, “Bazı çıkarcı çevrelerin, Ereğli’de iç-turizmi hareketlendirmek için yaptığı çalışmaları engellemek istedikleri”ni söyledi.
Bu, sayın kaymakamın görüşüdür, biz tüm görüşlere saygı duyarız.
Ancak, sayın kaymakam engelleme çabalarını “çıkar”a bağlayarak iddiasına etik bir boyut da kattı.
Şimdi soruyoruz:
Sayın kaymakam ! Kimdir o “çıkarcı çevreler”, lütfen açıklar mısınz ? Bunlar (her kimlerse) kimlerden ve nasıl çıkar sağladılar ? Burada kastedilen biz miyiz yoksa ?
Devleti temsil eden kişilere , sosyal medya gülleri gibi, dedikodu/ima yakışmaz. Devleti temsil edenler oturdukları koltuğun ağırlığını ve sorumluluğunu her koşulda duyumsatmak zorundadırlar.
Tekrar soruyoruz:
Kimdir o “çıkarcılar” ? Somut konuşun ki onlar cevap haklarını kullanabilsinler.
Bekliyoruz.
Yeni Ufuk
Haber :