Ülkemizde üst üste gelen depremler, bu afete karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuz sorusunu da yeniden gündeme taşıdı.
Son 6.2’lik İstanbul depremi örneğin de görüldü ki depremlere olması gerektiği kadar hazırlıklı değiliz.
Çünkü deprem ilk bakışta sismolojik bir olay, ama sonuçları itibariyle sosyal bir olay da. Çünkü yer sarsıntıları insan yaşamını doğrudan etkileyen sonuçlara ulaşıyor: Tsunami, binaların yıkılması, nehirlerin taşması ve bir dizi olayı beraberinde taşıyor; doğrudan insana zarar veriyor.
Deprem bir gerçek. Burada önemli olan ülkeyi yönetenlerin bu gerçeği ne ölçüde sindirip sindirmediği...İyi sindirilmiş ise depremlere karşı gerekli önlemler alınıyor, bu şekilde insan kayıpları en aza indirilebiliyor. Aksi ise her deprem bir felâketi de beraberinde sürüklüyor...
Depremlerin kalıcı etkileri; kötü şehirleşme, yetersiz yapı denetimleriyle büyüyor.
Kötü şehirleşme, örneğin depremlerde halkın toplu halde bir araya gelip canlarını kurtaracağı alanların yetersizliği şeklinde karşımıza çıkıyor.
Son deprem, 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul’da böyle alanların olmadığını ortaya çıkarttı. Bu yetersizlik sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin birçok kentinde de var.
Bilmiyoruz, son depremler, deprem gerçeğinin daha somut bir biçimde bilinçlere çıkmasına yol
açacak mı ?
Şu an bunu ummaktan başka yapacak bir şeyiniz yok ne yazık !..
Yeni Ufuk
Haber :