Duayen gazeteci-yazar Sina Çıladır’a 2017’nin yerel Siyasetini ve medyasını sorduk
“ EREĞLİ ÇAĞDAŞ BİR KENT OLDU, AMA
KASABA POLİTİKACILIĞININ ZİNCİRLERİNİ KIRAMADI !.. “
“ Şu anlama geliyor bu: Kentin toplumsal gelişme düzeyi,
Önemli bir üstyapı kurumu olan siyasete yansıyamadı,
kasaba politikacılığı hala etkin!. Medya ise biçimsel bakımdan
gelişti, ama içeriksel bakımdan yerinde saydı !.. “
Soru: 2017’de yerel siyaset nasıldı ?
Yanıt:Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibiydi ! Ha var ha yoktu ! Son yapılan anketler, şehir merkezi ile Ereğli genelinde AKP’nin önde gittiğini gösteriyor. Bunda merkez belediyesinin AKP’nin elinde olması önemli rol oynuyor. Geçen dönem CHP bu avantajdan yararlanamadı; belediye elinde olduğu halde, yani çok elverişli koşullara rağmen, seçimi kaybetti. Bunun nedeni, belediyenin CHP’li bir belediye olduğunu halka duyumsatamamasıydı.
Yönetim felsefesi bakımından olsun, uygulamaları bakımından olsun, geçen dönemki belediye yönetimi, halkçı değil rantçıydı.
ANAP’ın çoktan dışlanmış çizgisini sürdürdü. Bunda, tabii, üç dönem ANAP’tan belediye başkanlığı yapmış olan Posbıyık’ın özelciliği öne iten beyinsel koşullanması büyük rol oynadı. Belediye CHP’liydi ama, uygulamaları CHP’li değildi. Belediye Başkanının egosantrizmi (benmerkezciliği) seçimin kaybedilmesinde önemli rol oynadı. Buna bir de Erdemir ve Türk Metal’le kavga eklenince olan oldu !..
Şimdi diyelim ki, eski belediye başkanını CHP’den yeniden aday gösterdik. Peki buna, kendilerine milyonlarca liralık cezalar kesen, binalarını mühürleyen, başka şekillerde zarar veren bu kişiye Türk Metal sendikası ile Erdemir yönetimi sıcak bakar mı ? Bakmaz !
Böyle şeyler unutulmaz çünkü !.. Bunun yanısıra, her festivalde gırtlaklarına basılarak ceplerinden büyük paralar alınan esnaf kitleleri sıcak yaklaşır mı ? Güldürmeyin insanı !..
Soru: Şimdiki belediye başkanı ?..
Yanıt: Zaman zaman yazıyorum, şimdiki belediye başkanı Uysal, önceki belediye başkanına göre “ halkçı “ bir çizgi izliyor. Eski bir CHP’li olduğu için ideolojik katılığı da yok. Buna Ereğli gibi köklü bir demokrasi geleneği olan sanayi kentinde gerek de yok zaten ! Eğer katı bir çizgi izleseydi, şimdi anketlerde başaşağı görülüyor olurdu !.. İyi hizmetler de verdi. Bence adaylık ve yeniden seçilme şansı eni-konu yüksek.
Soru: CHP’nin şansı yok mu ?
Yanıt: Eğer Zonguldak Bütünşehir olursa, çok zayıf ! Çünkü bu durumda CHP’nin elindeki belde belediyeleri kapatılacak. Kırsal halk da belediye seçiminde oy kullanacak. Merkezde AKP zaten önde görünüyor, Ereğli genelinde de öyle… CHP eğer bir patlama yapmazsa, gelecek yerel seçimde de AKP kazanır.
Soru: Patlama derken ?..
Yanıt: Öncelikle halkta heyecan yaratacak, ufku ve siyaset kültürü geniş, ayrıca geçmişi tertemiz yeni bir aday… Parti örgütünün üzerindeki ölü toprağını atması… Demokratik kitle örgütleriyle sımsıkı bağlar kurulup bunun halka taşınması…
CHP başarılı olmak istiyorsa, bir kez, “ Ereğlili olsun çamurdan olsun “ zihniyetini terketmelidir ! Adayları dışardan da olabilir. Yani, merkeziyetçi bir çizgi de izlenebilir ve bence izlenmelidir. Böylece delege ağalarının yönlendirdiği göstermelik önseçim gibi fuzuli yüklerden kurtulunabilir. CHP Genel Merkezi tanınmış, kitlelerde heyecan uyandıracak bir ismi aday gösterebilir ve göstermelidir.
Çünkü Ereğli’de anamuhalefet partisini taşıyacak nitelikte siyasetçi yok.
Olsa, zaten belediye AKP’ye kaptırılmazdı !..
Soru: Bu, partiiçi demokrasiye aykırı olmaz mı ?
Yanıt: Hangi demokrasi ! CHP ilçe kongresinde bir delege dedi ki, “ yönetim kurulu listesini milletvekili Turpçu yaptı “. Başka liste de yoktu zaten ! Bu mudur demokrasi !
Aynı kimseler, kendi adamlarını belediye başkanı adayı yapmak için şimdiden kolları sıvamış durumda ! Bu mudur demokrasi !.. İsterse “ solcu “ filan olsun, demokratik merkeziyetçilik ilkesi hikayedir ! Yönetimleri, adayları filan bir avuç delege ağası belirler. Onların tercihleri de çıkar üstüne kuruludur. Son çözümlemede ise genel merkezler ağır basar…
Soru: Yerel siyaset niçin gelişemiyor ?
Yanıt: Kapalıdevre kasaba politikacılığının zincirlerini kıramadığı için ! Ereğli gelişti, çağdaş bir kent oldu, ama bu toplumsal dönüşüm üstyapıya yansıyamıyor, örneğin siyasete ! Kasaba politikacılığının kapalı kapılar ardından politika yapma geleneği Ereğli’de hala etkin ! Üye-delege-yönetim zincirinin her kademesinde onlar var. Dedikodu, tezvirat, küçük ayakoyunları, ikiyüzlülük, döneklik hala yerel politikanın temel değerleri ! Bu geleneksel yapı; genç, eğitimli, siyaset kültürü geniş kadroları ya içine almıyor veya kendisine uyumlu hale getiriyor ! Siyaset bu anlamda tekelleşmiş durumda. Partiler artık kongrelerde farklı liste çıkartma zahmetine bile katlanmıyor ! Partileri elinde tutan üç-beş “eski”, kimlerin delege seçileceğine, kimlerin yönetime geleceğine çok önceden karar veriyorlar. Kongreler müsamereye döndü !.. Milletvekili veya belediye başkanı adayları da, bunlar tarafından saptanıp genel merkezlere iletiliyor. Önseçim de hikaye haline geldi. Çünkü, bunlar önseçimde oy kullanacak delegeleri de değişik yöntemlerle bağlıyorlar !..
Özetle, demokratik merkeziyetçilik ilkesinin demokrasisi, süs çiçeği !..
Parti ayrımının bile önemi kalmadı artık. Döneklik doğal hale geldi !..
Doğruların ve ilkelerin yerini çıkarlar aldı ! Bu koşullara rağmen bozulmamış siyasetçileri tenzih ediyorum.
Soru: İYİ Parti ne yapar ?
Yanıt: İyi Parti Ereğli’de yeni kuruldu. Sanıyorum MHP kökenli bir yönetim işbaşına gelecek. Ereğli’de şu an, seçmenin yüzde 17-18’i kararsız görünüyor. İyi Partinin ilk hedefi oradan birşeyler kapmak olacak. AKP ile CHP ve MHP’nin tabanlarından da oy alabilir. Çünkü Akşener, iyi bir imaj yarattı. Ama, kötü bir adayla çıkarlarsa halkın karşısına yüzde 10’u bile bulamazlar bence…
Soru: Gelelim yerel medyaya… Nasıl bir yıl geçirdi yerel medya ?
Yanıt: Benim gazeteciliğe başlayışımın üzerinden tam elliüç yıl geçti. Mürettiphane görmüş kuşaktanım ben… Ereğli’ye geldiğim zaman, sevgili Bedri Erel ağbimizin Şirin Ereğli’sinden başka gazete yoktu…
Şimdi ise 30’a yakın gazete var. Bunların çoğu haftalık, aylık gazete bile var !.. Denilebilir ki her gazete bir okuldur. Orası öyledir, ama okullar da arz-talep yasasına bağlıdır. Öğrenci ve öğretmen yoksa, okul ne işe yarar ?! Yerel medyanın hali bu ! Çok “okul” var, ama o kadar öğretmen ve öğrenci yok ! Yani bu “okul”larda eğitim/öğretim yok.
Çoğunun bırakın işlevselliğini, Türkçesi bile yok !..Yerel medya, tıpkı Zonguldak medyası gibi yozlaşmış durumda… Ne topluma bir faydaları var ve hatta ne de kendilerine ! Bitkisel bir yaşam içindeler…
Resmi ilan alan günlükler ise, gazetecilerin değil, tıpkı havuz gazeteleri gibi, genelde işadamlarının elinde ! Bir işadamı niye gazete kurar veya satın alır ? Sorunun yanıtı basittir: Kişisel çıkarı için ! Adını parlatır, gazetesini ya işini geliştirmek için kullanır ya da siyasete filan soyunur. Kimisi de bireysel hasımlarını alt etmek için !.. Doğal olarak bunlar “gazete” değildir. Çünkü bağımsız değillerdir. Objektif değillerdir. Bu gibi gazetelerin/yazarların fikriyatı da patronun süzgecinden geçer… Bence, haftalıklar, günlük gazetelere göre teorikman daha işlevseldir. Çünkü bunlar kendilerinin patronudur ! Onların da toplumsal işlevini yaşama dürtüsü belirler. Besin zincirine tabiler… İstisnaları ayırıyorum. Bugün yerel planda da basın diye bir kavram varsa, başı dik, bağımsız, kültürlü, Türkçeye vakıf, dil bilen, eğitimli gazetecilerin sayesindedir bu. Ama, ne yazık ki, onlar bir avuç bile değil !..
Soru: İnternet gazeteciliği ?
Yanıt: İnternet gazeteciliği biçimsel bakımdan geçen yıl çok gelişti. Kimi yerel internet sitelerinin tıklanma sayısı 200 bine ulaştı, hatta geçti. İnternet üzerinden artık canlı yayın da yapılıyor. Bunlara Web-TV deniliyor.
Bizim Yeni Ufuk’un da TV’si var.
Gelgelelim, biçimsel bir gelişme bu, daha doğrusu teknolojik gelişme ! Aynı şeyi içerik için söyleyemeyeceğim. Teknolojik gelişme, genelde içeriğe yansımadı. Hala, iyilerin yanısıra değil fikir üretmek, Türkçe yazmaktan aciz yazarlar da var internette… Geniş kitlelere ulaşma imkanı, etik sorunlar da yarattı, daha doğrusu varolan etik sorunları yaygınlaştırdı. Bunların başında şantaj, tetikçilik, yalakalık geliyor… Ama ne iyidir ki son zamanlarda Bartın ve Bolu’da görülen şantaj tutuklamaları yerelde de yankısını buldu. Yalan haber hala var, şantaj hala var, ama bunlar giderek toplumdan soyutlanıyorlar. Bunda, şantaj pastasının küçülmesinin de rolü var. Basın, haysiyetini korumak için yalan haberciliğe savaş açmalıdır !.. Basına destek olan kurum ve kuruluşlar da yalan haberciliği ilke edinen yayınlara verdikleri desteği keserek basının daha fazla yozlaşmasının önüne geçilmesi mücadelesine katkıda bulunmalıdırlar.
Diyebilirim ki basın eskiden de zor bir meslekti, ama objektif basın için şimdi daha zor. Çok okunan yazarlarımızdan Emin Çölaşan, bir-iki gün önce, kendisini sarsürlediğini söyledi.
Otosansür, sansürün en ağır, en çarpıcı biçimidir.
Otoriter rejimlerde yaygındır.
Yerel basının namuslu kalemleri de artık yazılarını dört-beş kez okumadan yayınlamıyorlar. Basın o hale geldi ki yandaşlar/yalakalar bile özgür değil artık !
Anlayın işte…
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor