Yaşam

KERÇEP’ten ormanlarda yapılaşmaya tepki

Kdz. Ereğli Çevre Platformu (KERÇEP) ormanlık alanları yapılaşmaya açan yönetmelik değişikliğine karşı çıktı…

Abone Ol

Kdz. Ereğli Çevre Platformu (KERÇEP) 6831 sayılı 17.maddesi 3.fıkrasının revize edilerek ormanlık alanları yapılaşmaya açılmasına tepki gösterdi.

KERÇEP’ten yapılan yazılı açıklama şöyle:

Türkiye, küresel iklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen bir bölgede bulunmaktadır. Son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, bunlara bağlı su kıtlığı, kimi yerlerde zaman zaman şiddetli yağışlar ve seller, gitgide artan orman yangınları gibi felaketler ile karşılaşılmaktadır.

Ormanlar sadece iklim değişikliğiyle mücadelede karbondioksitin tutulmasında değil, aynı zamanda oksijen üreterek hava kalitesinin arttırılmasında, toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesinde, çölleşme ve erozyonla mücadelede hayati rol oynamaktadırlar. Çok sayıda endemik türü barındıran ormanlarımızın biyo çeşitliliğin, yaban hayatın korunması için de vazgeçilmezdir.

Ormanlar böylesine önemli olmasına paralel olarak T.C. Anayasası’nın 169.maddesinde şunlar yazılıdır:

  • “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.”
  • “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.”
  • “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir”
  • “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.”
  • “Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”

İklim değişikliği ile mücadele kapsamında Türkiye yakın zamanda önemli anlaşmalara taraf olmuştur;

  • 6 Ekim 2021’de TBMM’de kabul edilen Paris İklim Anlaşması 10 Kasım 2021’de yürürlüğe girmiştir.
  • Aynı dönemde 26’ncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda Türkiye 2053 yılında Net Sıfır (sıfır fosil yakıt kullanımı) hedefini açıklamıştır.
  • Türkiye ayrıca COP26 kapsamında 12 Kasım 2021 tarihinde “Orman ve Toprak kullanımı üzerine Glasgow Liderler Bildirisine taraf olmuş ve orman varlıklarını, karasal ekosistemleri korumayı ve bunların restorasyonunu hızlandırmayı taahhüt etmiştir.

Ancak 30 Kasım 2021 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17.maddesi 3.fıkrasının uygulanması hakkındaki yönetmelikte yapılan değişiklikler ormanlarımızı çok çeşitli yapılaşmalara açmakta ve yukarıda anlatılanlarla taban tabana zıt bir durum açığa çıkarmaktadır. Bu yönetmelikle ormanlık alanlarda yapımına izin verilen enerji üretim santralleri, haberleşme tesisleri,  petrol ve doğal gaz arama, jeotermal kaynak, mineralli su arama, katı atık bertaraf ve depolama tesisleri, patlayıcı madde deposu, hastane, sokak hayvanları barınağı, ilk-orta-lise ve dini tesisler, spor tesisleri… gibi tesisler orman varlıklarımızda yıkıma yol açacaktır.

Yönetmeliğe göre, uygun görülen taleplere 24 aya kadar ön izin, 49 yıla kadar kesin izin verilebilecek. Verilen ön izinlerde ön izin bedeli, kesin izinlerde ise ağaçlandırma, arazi izin, ORKÖY (Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü) ve erozyon bedeli alınacak. Kesin izin süresi sonunda izin maksat ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren izin sahibinin talep etmesi halinde bu süre 99 yıla kadar uzatılabilecek. Aslında Devletin görevi, Anayasa’da belirtildiği gibi, halkın tamamına ait olan ormanları kamu yararı için korumak iken bu yönetmelikle Anayasa’ya ve Orman Kanunu’na aykırı bir durum ortaya çıkmaktadır.

Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre; sadece 2008 ile 2019 yılları arasında ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıkmıştır. 2012-2020 yılları arasında madencilik için verilen izinler ise 87 bin hektar kadardır.

Madencilik, ormansızlaştırmada önde gelen bir sorundur. Cerattepe’den Kazdağları’na, Murat Dağı’ndan Munzur’a kadar ülkemizin birçok bölgesinde vahşi madencilik yürütülmektedir. En son 18 Kasım 2021 günü Giresun’un Şebinkarahisar İlçesindeki madencilik faaliyetlerinde kurşun – çinko – bakır madeninin atık havuzunun patlaması ile Kelkit Vadisi - dereler ağır metaller ve zehirli kimyasallarla doldu, baraj gölüne ve Karadeniz’e kadar akan ve etkisi yıllarca sürecek bir felaket yaşandı. Bu tür olaylar, iklim krizinin olumsuz sonuçları ortadayken doğa tahribatının temel sorumlularından vahşi madencilik sahalarının arttırılması ve ormanlık alanların madencilik faaliyetlerine ve imara açılması kabul edilebilir bir durum değildir.

Yönetmelikle Batı Karadeniz Bölgemiz için oluşan büyük tehlike ise ormanlarımızda kolaylıkla KATI ATIK BERTARAF VE DEPOLAMA TESİSLERİ kurulması, ormanlarımızın cüruf ve benzeri katı atık tepelerine dönmesinin yolunun açılmasıdır.

Ormanı orman olarak korumaktan daha üstün bir kamu yararı ve daha önemli bir zaruret olamaz. Ormanları korumak iklimi korumaktır, yaşamı savunmaktır, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir ekosistem bırakmaktır. Bizler ağacı kereste, ormanı arsa, doğayı meta olarak gören ve tüm varlıklarımızı pazarda satılacak ticari mala indirgeyen bu anlayışa karşıyız. Bizler ormanları ve içinde barındırdıkları yaşamı paha biçilmez bir kendinde değer olarak görüyoruz. Sadece dar bir sermaye çevresinin kazancını büyütmek amacıyla ormanları rant alanına çeviren bu anlayışın çok yanlış olduğunu özellikle vurguluyoruz.

Orman varlıklarımızı ve canlı hayatını korumak için tüm halkımızı bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz.  Bu yönetmeliğin derhal geri çekilmesini, her türlü orman işgaline, yapılaşmasına derhal son verilmesini önemle talep ediyoruz.

 İzmir Foça Cüruf Sahalarından Görüntüler

 

 

 

 

 

 


Haber : 

Abone Ol