'Teröristler ikinci bir ülkeye giderse...'
Yayınlanma : 25-02-2013 | 16 : 16 03
Güncelleme : 25-02-2013 | 16 : 16 03
Başbakan Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri dönüşü uçakta, aralarında ajans temsilcilerinin de bulunduğu heyete çözüm sürecine dair açıklamalarda bulundu. Erdoğan "Siyaset, risk almaktır. Hatta yaşamın kendisi risktir" dedi
Açıklamalardan başlıklar:
SORU: İmralı'ya 2. heyet gitti. Büyük risk aldınız, 'gerekirse zehir içerim' gibi büyük şeyler de söylediniz. Gidişatı nasıl görüyorsunuz?
CEVAP: Siyaset etmek risk almaktır. Hatta daha ileri gideyim, yaşamın kendisi risktir. Bu riski almadığımız sürece de neticeye varmamız mümkün değil. Bizim aldığımız riski toplumun diğer etkin katmanları biraz paylaşacak olursa ki medya burada çok önemli o zaman mesafe almamız daha da hızlanacaktır. İstihbarattaki arkadaşlarımdan, bilgileri almış değilim, bilgileri alacağım. Sadece BDP'den gidenlerin yapmış olduğu açıklamalar bana geldi. Ben o açıklamaları kale alarak değerlendirirsem bu yanlış olur.
SORU: PKK'nın dünya çapında eroin imalathaneleri var, uyuşturucu satıyorlar, bir sanayi oluşmuş, bir ticaret var. Hangi uzlaşma, orada büyük paralarla yaşamaya alışmış, çemberi giderek geliştirmiş zümreyi Diyarbakır'da bir fabrikada asgari ücretle yaşamayı kabul ettirebilir? Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak oradaki sanayiden yeterince haberimiz var mı?
CEVAP: Anlattığınız, bir hikaye olarak geldi bana. Böyle anlattığınız anlamda bir efsane orada söz konusu değil, böyle bir efsane orada söz konusu olsa biz orayı yerle yeksan ederiz. Tespit edildikten sonra uçaklarımızla oraları yerle bir ediyoruz, mağaralara varıncaya kadar. Son zamanlarda çok ciddi zayiatları da oldu. Bu tür şeylerle ilgili teknik istihbarattan, insanı istihbarat varıncaya kadar her türlü çalışmamız sürüyor. Uluslararası bazda bunların bu işin satışını yaptığı istihbaratı var da oralarda eroin imalatı gibi bir şeyin olduğunu noktasında böyle bir şey yok. Belki küçük çapta bu tür şeyler yapıyor olabilirler, bana gelen istihbaratın içinde doğrusu bu tür bir şey şu ana kadar yok. Yaktığımız yerler var, esrarla ilgili kenevirler falan... Bu tür uygulamalar pek yapılmamıştı, ama şimdi bu dönemde bunları yaptık ve bundan sonra da yine kontrolü şekilde nerede benzer şeyler olursa bunları kesinlikle yakarak yok edeceğiz, buna fırsat vermemiz mümkün değil.
Emniyet tarihinde de bu denli esrar, eroin yakalandığı vaki değil. En çok bu dönemlerde bunlar yakalanıyor, bunların da ciddi manada kaynakları kuruyor. Fakat hepsinden öte bir durum var, şu anda Batı'da oluşturdukları yardım kampanyalarında ne yazık ki oradaki birçok Kürt esnaf kardeşlerimiz korku belasıyla farklı şekilde bunlara parasal destek veriyor. Bu parasal desteklerden az para elde etmiyorlar. Yurt içinde de bakıyorsunuz Hakkari'de esnafı vergiye tabi tutmuş. HPG denilen bunların yan kuruluşu var, geliyor makbuz kesiyor. Geçenlerde bizim büyük iş adamlarımızdan bir tanesinin araçlarını, iş makinalarını yaktılar. Yaktıktan sonra bir kağıt bıraktılar. 'Senin burada yaptığın işi biliyoruz. Her ne kadar 400-450 tane Kürt vatandaşımızı çalıştırıyorsan da sen Türkiye Cumhuriyeti'ne vergi veriyorsun, bize ise vergi vermiyorsun. Bize vergi vermediğin sürece makul bir insan değilsin. Ödeyeceksin, ödemediğin takdirde gereğini yapacağız'. Bu adamın yatırımı 600 milyon dolarlık yatırım, Çinlilerle ortaklaşa yaptıkları bir yatırım. Bunların böyle bir derdi yok.
SORU: Süreçle ilgili bir tanımlama kargaşası var gibi, 'çözüm süreci, İmralı süreci' gibi. Sizin tam olarak kullandığınız kavram nedir?
Kamuoyu desteğiyle ilgili net bilgiler nedir? 'Batı'daki Kürtler sürece daha fazla itiraz ediyorlar, Doğu'dakiler süreci destekliyor' deniliyor. Siz katılıyor musunuz?
CEVAP: 'İmralı Süreci' diye bir şey olmaz 'Çözüm Süreci' olur. İmralı Süreci diye bir süreç olmaz.
Bizim, benim aldığım brifingde Batı'da böyle ciddi bir sıkıntının veya itirazın olduğuna dair bir şey yok. Akil adamlar içerisinde Batı'ya yaşayan Kürtlerden, onun içinde yer alanlar veya yer almak isteyenler var. Onlarda da çok ciddi şekilde karşı çıkan olmadı, farklı bazı tavırlar olabilirse onu bilemem. Çünkü her zaman oluyor. Bizim 'beyaz' dediğimize herkes 'beyaz' demiyor, ama maalesef bazıları kendi karakteristik yapısıdır. Bakıyor çözüme giriyor, çözülmemesi için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyor.
Ben geçen hafta Mardin'deydim. Mardin'de herkes harmandır. Midyat Arap'tır, Kızıltepe tamamıyla Kürt'tür. Kızıltepe konuşmamda asgari 20 bin kişi vardı, coşku, heyecan doruk noktadaydı. Midyat, hamdolsun... Orada da 10-15 bin kişi vardı, Mardin gayet iyiydi. Bütün bunlar gösteriyor ki herkes 'çözüm sürecinin içerisinde ben ne yapabilirim' diyor. Böyle bir süreç devam ediyor.
SORU: Habur ile yarım kalan süreçte teröristlerin bazılarını Avrupa başkentlerine gönderme gibi formüller vardı. Dağdaki kadroyu eritme anlamında o dönemdeki çözüm formülleri halen geçerli mi? Başka bir yaklaşım var mı?
CEVAP: Şu anda hepsi geçerli tabi. Bizim için şu anda birinci derecede Kandil'dekiler, Türkiye'dekiler. Türkiye'deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir. Ondan sonra Mahmur Kampı var, bu BM ile görüşülerek halledilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü orası adeta kuluçka merkezi gibi, bir diğer tarafta tabi Kandil var. Bunlar da bizim Kuzey Irak yerel yönetimi ile çözmemiz gereken bir konu. Bunların hepsi Türkiye'dekilerin, ülkemizi terk etmesinden sonra atılacak adımlardır. Biz ne diyoruz? 'Geçmişte düşülen yanlışlara tekrar düşülmesin'. Gerekli olan tedbirleri biz alırız.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır