YAZARIMIZ CUMHUR AKSEL İLE HERŞEYİ KONUŞTUK: (1. BÖLÜM)

Aysun sordu, Cumhur Aksel yanıtladı SAKIN YAZMAYI ÖĞRENMEYİN!.. BİR SATIR, BİR PARAGRAF, BİR SAYFA DERKEN BENİM GİBİ OLURSUNUZ..."

Abone Ol

Aysun sordu, Cumhur Aksel yanıtladı
 

SAKIN YAZMAYI ÖĞRENMEYİN!..
BİR SATIR, BİR PARAGRAF, BİR SAYFA DERKEN BENİM GİBİ OLURSUNUZ…”

 

AYSUN: Efendim, uzun yıllar Istanbul’da yaşadıktan sonra doğduğunuz yöreye geri döndünüz; 5 yıldır da Ereğli’desiniz. Söyler misiniz nasıl oldu bu?..

 

Cumhur: Öncelikle Istanbul’daki arkadaşlık ilişkilerim koptu. Sağolsunlar, kendilerine teşekkür borçluyum. 55 yaşından sonra tek başıma kalınca zihnim açıldı desem yalan olmaz. Üstelik 3. trafik kazamı geçirdikten sonra anladım ki nasıl olsa bir gün kırmızı ışıkta durmayan bir taksi gelip beni bulacaktı… Halamın torunu Sibel, bir gün içinde Alaplı’da bana bir mekân sağladı da bir anlamda canımı kurtarmış oldum.

 

AYSUN: Tamamen sizin buluşunuz olduğunu sandığım bu aperiyodik internet makalelerine nasıl başladınız?

 

Cumhur: Bandı biraz geriye sararsak, bilgisayarla 50 yaşa ramak kaldığında tanıştığım görülecektir. Yıllardır bildiğim (F) klavye yerine (Q) klavyeyi o yaştan sonra öğrenmek zorunda kaldım; işkence yani… Istanbul’dan kesin dönüş yapıp da tek başıma Alaplı’da konuşlandığım zaman büyük bir boşluk doğdu; bir anlamda fazla radikal davranarak hazırlıksız yakalanmış gibi oldum. Çünkü benim gibi 18 yaşından itibaren hayatının büyük bölümünü şu veya bu ölçüde mücadele içinde geçirmiş kişilerin oturup durması mümkün değildi. Bir internet sitesi kuracak/kurduracak mâli imkânım olmadığı için önce sağa-sola “o öyle değil, böyledir” falan der gibi mektuplar döşenmeye kalktım… Sonra da bunları, rasyonalize etmek geldi aklıma ve o dönemde bilir-bilmez çok tartışılan “Komplo Teorileri”nden ilham alarak Paranoya logosuyla bu makaleleri 12 Mart 2005 tarihi itibariyle sistemleştirdim.

 

AYSUN: Hocam, bir dakika araya gireyim: Yazdığınız aperiyodik makalelerin önce YENİ UFUK’ta yayınlanmasını bekliyor ve sonra kendi adreslerinize postalıyormuşsunuz; doğru mu?

 

Cumhur: Doğrudur… Üstelik, uzun zaman önce SİNA HOCAM bu makaleleri gazetesinde ilk kez yayınladığında gözyaşlarımı tutamadığım da doğrudur… Ben onu gençliğimde yazılarından ve o ünlü kitabından biliyordum. (Bkz. SİNA ÇILADIR;Zonguldak Havzasında İşçi Hareketlerinin Tarihi (1848-1940)”; Yeraltı Maden-İş Yayınları; Nisan 1977). O da beni bu makaleler vesilesiyle tanıdı ve bana, sözünü ettiğim kitabı çıktıktan tam 32 yıl sonra karşılaşmak ve kitabını imzalatmak nasip oldu...
Biraz geçmişe, özele dönsek...

 

AYSUN: Bugün Gazetemizin internet sitesinde 2000 civarında okuyucunuz var. Onlara biraz kendinizi anlatmanız mümkün mü acaba?

 

Cumhur: Zonguldak-Kozlu doğumluyum; ilk gençliğim Kılıç Mahallesi’nde geçti. Bilmeyenler için söyleyeyim; Türkiye’de bir spor kompleksine sahip ender mekânlardan biridir. Bugün Tenis Federasyonu Başkanı olan AYDA ULUÇ mahallemizin çocuğudur. TED Zonguldak Koleji’nin ilk öğrencisiyim; liseyi Eskişehir Maarif Koleji’nde bitirdim. 1965’te hem Hukuk Fakültesi’ne hem de Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) girdim. Ama iki yıl sonra, yaklaşık aynı günlerde Fakülte’den kendi isteğimle, Parti’den ise kovularak ayrıldım. [O sıralarda TİP’te bir “parti içi muhalefet” vardı. Ankara’daki bir kısım arkadaşlar ile Istanbul Şişli İlçe Örgütü bu işin başını çekiyordu. Benim gibi gözü kara gençler de olur-olmaz işler yapıyordu. Fotoğrafta da, olmayacak işlerden birini görüyorsunuz: 66-68 yılları arasında sık sık görüştüğümüz İLHAN SELÇUK’u TİP Şişli Örgütü’ne konferans için getirmiştim. Olmayacak iş yani... (Tanımayanlar için: İlhan Ağabey önde, solda. Yanındaki gözlüklü benim.]

 

12 Mart ‘71 döneminde bir vukuatım yoktu; ama çalışmakta olduğum Akbank’ın yönetimi 7 sene sonra  beni suçüstü(!) yakaladı: Bankada örgütlü sendikaya karşı büyük bir muhalefet cephesi oluşturmuş, 750 delegelik kongreyi 36 oy farkiyle kaybetmiştik. Bu arada da Banka idarecileri “komünist” olduğumu keşfetmişler(!); hemen cezamı kesip kapıya koydular…

 

AYSUN: Böylece işsizlikle karşılaştınız…

 

Cumhur: Evet, ama bu birincisi sadece; daha sonra bir de çalıştığım sendikadan atıldım…

 

AYSUN: Nasıl yani?..

 

Cumhur: Duruma çok uygun bir hayret ifadesiyle sordun; sağol. Çocukluk arkadaşım Meral Ağartan’ın YapıKredi’de örgütlü BANKS Sendikası’nda genel başkan olduğunu gazetelerden öğrenmiştim. (Türkiye’nin ilk kadın sendika başkanı olma şerefi ona aittir). Kendisine müra-caat ettim ve tereddütsüzce bana kucak açtı. Yaklaşık dört yıl birlikte çalıştık; âdetâ Türkiye’yi dolaştık. Ama sonradan durumlar değişti ve onun politik oyunlardan anlamadığını bilenlerin istismarına uğradı. İyice deforme olarak geleceğini Avrupa Birliği’nde falan arayan uzlaşmacı, oportünist ve kariyerist bir grup TKP’li sendikayı ele geçiriverdi. Meğerse maksatları BANKS’ı, işkolunun, işveren tarafından kurulmuş olan en büyüksarısendikasına  peşkeş çekmekmiş. Ben ise o sıralarda TKP’nin hasım kabul ettiği KATKI Dergisi’nin yazı işleri müdürüydüm. Tabii ki bu olacak iş değildi ve bir kongreyle sendikayı satan yeni yönetim beni de sattı…

 

AYSUN: Hocam, hem bir banka yönetimi, hem de bir bankada örgütlü sendika yönetimi tarafından mı işten atıldınız; yani işlevi farklı iki müesseseden?..

 

Cumhur: Aynen öyle Aysun’cuğum… Burası Türkiye; tutarlılık aramak boş… Anlayacağın gibi, ben de istifa etmeden veya bir uzlaşma teklif etmeden sonuna kadar bekledim.

 

AYSUN: Pekiyi bu arada, yazılarınız ve/veya başka çalışmalarınız olmadı mı?

Cumhur: Evet; 18

 

yaşında

 

Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfasındaki “Okuyucu Mektupları” köşesine yazmakla başlayınca arkası geliyor galiba… Banka’dan atıldıktan sonra kurduğum ve 12 Eylül döneminde de kapattığım “Tüm Banka, Sigorta ve Büro Çalışanları Derneği” (BANKSİB) vardı. Onun yayın organı GELECEK Dergisi… Bir de KATKI Dergisi’ni çıkaran arkadaşların mahkûm olduğu dönemde, onların durumlarını kamuoyuna duyurmak üzere çıkarttığım YERLEŞİK

 

Dergisi var...(Hem yazar ve hem de Yazı İşleri Müdürü olarak yeraldığım dergiler sırasiyle bunlardır).

 

AYSUN: Anlayabildiğim kadariyle içeriğinde çok ciddî ve bilimsel konular var…

 

Cumhur: Hiç şüphesiz!.. Tevazua gerek yok: Benim çıkardığım ilk iki dergi de piyasadaki diğerlerinden çok farklıydı zaten. Kaba propaganda, ajitasyon veya dar grup çıkarlarına yönelik veya vülger içerikli değildi. KATKI ise tamamen bilimseldi; ansiklopedilere geçmiş Büyük Hoca KERİM SADİ’nin (A. Cerrahoğlu) öğrencisi olanmatematikçi-fizikçiALİ ERGİN GÜRAN’ın “İnsan (Emek) Bilimi” adlı teorik çalışmasını içeriyordu. Tabii ki zaman zaman anlamakta fevkalâde güçlük çekiyorduk…

  


Haber : 

Abone Ol